Bölgede birçok ülke için stratejik önem taşıyan İsrail, tarihsel olarak güçlü bir askeri ve ekonomik yapı geliştirmiştir. Ancak, son dönemde yaşanan gelişmeler, İsrail’in bölgesel güç olma iddialarını sorgulatan durumlar oluşturuyor. Ülkelerin jeopolitik konumları ve iç dinamikleri değişirken, İsrail’in bu konudaki geleceği hakkında pek çok soru işareti beliriyor. Foreign Policy dergisinin analizlerine göre, İsrail’in bölgesel güç olma hayali gerçeklerden uzak. Peki, bunun arkasındaki nedenler neler? İşte bu soruya yanıt ararken, Orta Doğu’nun değişen dengelerini de göz önünde bulundurmalıyız.
İsrail, gelişmiş askeri teknolojisi ve güçlü bir ekonomiyle dikkat çekiyor. Ancak, bu gücün dış politika ve bölgesel etki oluşturma açısından ne ölçüde yeterli olduğu tartışılıyor. 2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, İsrail’in askeri harcamaları, bölgedeki diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça yüksekken, bu durum İsrail’in tam anlamıyla bölgesel bir güç olmasını sağlamıyor. Ülkeler, askeri güçlerinin yanı sıra diplomasi, yumuşak güç ve ekonomik bağlarla da etkilerini artırmak zorundalar. Ancak İsrail’in yaşadığı diplomatik izolasyon ve güç kaybı, bu alanda ciddi bir engel teşkil ediyor.
Orta Doğu, dinamik ve çok katmanlı bir bölge olmaya devam ediyor. Son dönemde Türkiye, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin izlediği politikalar, bölgesel güç dengelerini sarsmaya başladı. İsrail’in bu güçlerle rekabet etme kapasitesi, Tahran’ın nükleer programı ve Suriye’deki iç savaş gibi meselelere bağlı olarak zayıflıyor. Örneğin, İran’ın etkisini artırması ve Şii milisleri aracılığıyla bölgedeki varlığını güçlendirmesi, İsrail için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu bağlamda, İsrail’in yalıtılması stratejisi de etkili olamayabilir. Bu durum, İsrail’in sadece askeri alandaki gücünü değil, aynı zamanda moral ve psikolojik savaş yeteneklerini de zayıflatıyor.
Öte yandan, son yıllarda normalleşme süreçleriyle bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştiren İsrail, bu durumdan da beklenen yararı tam anlamıyla elde edemedi. ABD’nin Orta Doğu politikalarında değişiklikler yapması ve bölgedeki güç dengesini yeniden gözden geçirmesi, İsrail’in stratejik konumunu sarsabilir. Dolayısıyla, sadece askeri açıdan değil, bölgedeki geniş çerçeveli diplomasi ve ekonomi alanlarında da çözümler araması gerekecek.
İsrail’in Orta Doğu’da güçlü bir aktör olma iddiası, mevcut dinamikler göz önüne alındığında oldukça zor görünüyor. Hem askeri gücü hem de ekonomik potansiyeli, karşısındaki yeni ve dinamik tehditlerle başa çıkacak yeterlilikte değil. Başta İran ve Türkiye olmak üzere komşularıyla geliştirdiği ilişkilerde etkisiz kalması, İsrail’in uzun vadeli planları üzerinde büyük bir olumsuz etki yaratıyor. Bu bağlamda, İsrail’in sürdürülebilir bir strateji geliştirmesi ve bölgesel barışa katkıda bulunması, ancak bu şekilde bölgesel bir güç olma hayalini gerçekleştirebilir. Kısacası, tarihsel ve jeopolitik gerçekler nedeniyle, İsrail’in bölgesel güç olma hedefleri, yeni güç dinamikleri karşısında dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşüm, Orta Doğu’nun geleceğinde de önemli bir rol oynayabilir.